17 .Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve dört kuvvet komutanı birlikte kurdukları askeri Cunta yönetimi 12 Eylül 1980 tarihinde Türkiye'nin başına bir karabasan gibi tebelleş oldu. Bu darbe ile Türkiye'de yıllar süren kasvetli,karanlık günler yaşandı. Ülkenin tamamında yıllar süren sıkı yönetim ilan edildi .Geceleri sokağa çıkmak yasaklandı .Sıkı yönetim ortamının yarattığı dalkavuklar ,muhbirler ,askerler vatandaşlara huzur vermediler. Bu darbe ile az buçuk var olan demokrasi tamamıyla rafa kaldırıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi yok, fes edildi. Partiler kapatıldı, liderleri sürgüne gönderildi .Darbe yapıldığı zaman Associated Press Haber Ajansı "İhtilali bizim çocuklar yaptı dediği beş generalden oluşan oligarşik cunta, kendi zihniyetinde olan kişilerden oluşturulan bir meclis kurarak, kendi zihniyetinde olan kişilerden oluşturulan bir meclis kurarak, kendi bekaları için hukuk ucubesi bir anayasa hazırlattılar.
Emir ve komuta zinciri içinde işleyen despotik,ceberrut askeri rejim, işkence tezgahlarının kurulduğu, şiddet ve işkenceye dayalı yargılama ile ,içlerinde 16 -17 yaşlarında çocukların da bulunduğu çok sayıda insanı idam ederek etkisiz hale getirdiler. "Nitekim asmayalım da besleyelim mi?" diyen Kuleli Askeri lisesi'nden beri arkadaşları arasında Zorti lakabıyla tanınan ,kerameti kendinde menkul darbenin elebaşı Kenan Evren, kendini 7 .Cumhurbaşkanı ilan ederek fötürsuzca Çankaya Köşkü'ne yerleşti .
Göstermelik seçimler yapıldı .İstemedikleri adayları veto ettiler. Bir siyasi parti olan SODEP (Sosyal Demokrat Parti)'yi bile veto ederek seçimlere sokmadılar. Başta kürtçe olmak üzere bazı dil ve lehçelerin kanunlarla, kararnamelerle yazılmasının, okunmasını, yayımını, konuşulmasını yasakladılar. Hapis ve para cezaları ile yaptırımlara bağladılar .En sonunda Kürtçeyi yasakladığına pişman olduğunu itiraf etmiştir. Bu yasakların başında Kürt dili edebiyatı ,tarihi ,şiiri ,müziği ,sanatı, folklörü geliyordu .Aynı şekilde 1 Mayıs İşçi Bayramı ve Nevroz Bayramı da yasaklar ve yaptırımlar kapsamına alındı.Başta düşünce ve ifade özgürlüğü olmak üzere bütün temel hak ve özgürlük ayaklar altına alınıp bertaraf edildi. Çeşitlilik ve fark lılıklarımızın ülkemiz için kazanç, zenginlik ve güzellik olduğunu göremeyecek ve anlamayacak kadar gözü dönmüş kin ve kan bürümüş Türkiye gerçeklerini ve sosyoloji realiteleri kabul etmeyen inkar ve imha politikası güden, tek tip insan yetiştirmeyi amaçlayan dar görüşlü askeri Cunta yönetimi yaptığı baskı ve uygulamalarla ülkeyi de kaos'a sürüklediler.
Kendi anayasalarına koydukları bir madde ile aldıkları kararlardan yaptıkları iş ve işlemlerden sorumlu olmayacaklarını ,hiçbir merci ,makam veya kişi kendilerinden hesap sormayacaklarını karara bağladılar .Böylece sorumluluktan kurtulup sorumsuz hale gelince daha da çok sorumsuz işler ve işlemler yaptılar.
Darbecilerin görev süresi bittikten ve sivil yönetimler insiyatifi ele geçirdikten sonra bu vesayetçi ,darbeci diktatörler aleyhine yargıda davalar açıldı .Darbe yapmak ,ülke yönetimine el koymak, demokrasiyi ortadan kaldırmak, ve devamında işledikleri suçlardan yargılanıp müebbet ,hapis cezası'na mahkum oldular. Ne var ki sürüncemeli hastalıklarından dolayı cezaevinde yatmadan, bir hastanede yata yata ömürlerini tamamladılar. Kenan Evren 98 yaşında 9.05.2015 tarihinde öldü.
Ben o dönemde Ankara'da Yol İş Federasyonuna bağlı YSE -İŞ Sendikaları Avukatı olduğum için bazen Türk İŞ Roof'a yemeğe giderdim. Yine öyle bir gündü .En üst kuruluşumuz TÜRK- İŞ (Türkiye İşçi Sendikalar Konfederasyonu)Genel Başkanı İbrahim Denizcier masama geldi.Darbeden, darbecelerden dert yanmaya başladı .
"12 Eylül darbecileri dünyadan tecrit olmuşlardı .Çareyi TÜRK -İŞ'e sığınmakta buldular. Bizi Avrupa'ya, Amerika'ya ,oraya buraya gönderip kendi propagandalarını yaptırmak istiyorlardı. Onun için Eylül müdahalesinin milleti o iradesine ve teveccühüne mazhar olmuş, milletin talep ve özlemi ile uygun ihtiyaçtan doğmuş anarşiyi önlemek ve ortadan kaldırmak için demokrasiyi yeniden tesis etmek için yapılan meşhur bir hareket olduğunu ,dış ülkelerin kurum ve kuruluşlarına anlatmamızı, onları ikna etmemizi istiyorlardı .Biz de gidip geliyorduk .Her gidiş gelişten sonra da bizi çağırtıp:
"Nerelere gittiniz ?niye gittiniz ?ne yaptınız? ne dediniz ?onlar size ne dedi ?"gibi laflarla bizi sorguya çekip adeta hesap soruyor ,zorluyor ve tahrik ediyorlardı deyince ,ben de:" Siz niye gittiniz? gitmeseydiniz!" dediğimde de," Bizi zorluyorlar, gitmesek neyidüyü belirsiz birilerinin eline verip şeref ve haysiyetimizle oynarlardı.Baskı altında mecburen gidiyorduk "dedi.
Rahmetli Denizcier'in bu anısını da bu vesile ile paylaşmış olayım.
Zorti Paşa Kenan Evren İstanbul Sheraton Hotel'deki Turgut Özal'ın oğlu Efe'nin düğününe davetliydi .Sahneye çıkan Şanlıurfalı Kürt ses sanatçısı İbrahim Tatlıses Özal'ın isteği üzerine peş peşe Türkçe ve Kürtçe şarkılar söylemeğe başladı .Daha ilk Kürtçe şarkıda Kenan Evren salonu terk etti gitti. Turgut Özal'ın o meşhur Kürt açılımı da böylece burada başlamış oldu.
Kenan Evren'in kurduğu Atatürk Barış Ödülü organizasyonu ,ilk ödülü Kenan Evrene verdi . 2.ödülü ise Güney Afrika Kurtuluş Mücadelesi siyahi önderi ve 27 yıldan fazla hapis yatan Nelson Mandelaya verilmek istendi .Mandela bu ödülü kabul etmedi ve reddetti. Sebebini soran gazetecilere :
"Bu ödülü niçin reddettiğimi en iyi Kürtler anlar. Askeri diktatörün ödülünü kabul edersem, kendi mücadelemi ve kendimi inkâr etmiş olurum" diyerek onurlu duruşunu gösterdi.
Başkale'ye Evren'in Kürtçe'yi yasakladığı yıllarda Çuğ köyünden gelen Maylo uzaktan ıslıkla arkadaşını çağırır,el kol işaretleri ile birbirini anlamaya çalışırlardı .Ben de durumlarına bizzat şahit oldum.
12 Eylül darbecilerinin yargılanması gerektiğini 7 Temmuz 1992 tarih ve 36 sayılı "Özgür Gündem" gazetesinde konuk yazar sıfatıyla yazdığım "Resmi ideoloji ve askeri darbeler"başlıklı makalemde şöyle dile getirmiştim :
"Darbecilerin Anayasası ve 12 Eylül hukuku tamamen ve derhal kaldırılmalıdır.Açık ve yasal yargılama yöntemi ile darbeci generaller yargılanmalı, cezaları neyse verilmelidir.Bu yöntem hem adaletin yerine getirilmesini sağlayacak, kamu vicdanını rahatlatacak ve hem de cezanın caydırıcılığı nedeniyle her aklına gelenin vatan ve milleti kurtarma bahanesiyle darbe yapmaya yeltenmesini önleyecek, böylece darbecilerin önü de kesilmiş olacaktır."
Bu uygulama aynı zamanda resmi ideolojisiz bir demokrasinin belki ilk temel taşı da olabilecektir. Evet o utanç ve kirlilikten kurtulma adına temiz bir ülke ve temiz bir toplum için darbe tohum ve ürünlerinin olmadığı darbesiz ve darbecizsiz tam sivil demokratik bir ülke yaratılmalıdır." 12 Eylül Darbesinin Bilançosu.