20 Yıl Sonra..Daha Dün Gibi.
Taş avluda ne tarafa gideceğimi bilemeden sendeleyerek yürüdüm; yarı yıkık taş duvarlara tutunmaya çalışarak. Üzerinde ağarmış dokumadan kilimlerin olduğu tahta sedirin ucuna iliştim.
İki büklüm acının kaynağını anlamaya çalışıyordum. Kulaklarım uğulduyordu.
Sussun istiyordum ama bir türlü susmadı; Kadın..
Yıllar sonra, haber alamadığım arkadaşımın babasını ziyarete gitmiştim oysa. Midem bulanmaya başlamıştı.
Kadın konuşuyor , o konuştukça her bir anı film şeridi gibi gözümün önünden geçip gidiyordu.
''Babama dikkat et '' dedi. Telefonu kapatırken; bir daha da sesini duyan olmadı. Aradan geçen on yıl. On yıl boyunca gözü pencerenin dışında kulağı kapıda asılı kaldı. ''Ciğerim yanıyor ''derdi. '' Ölü ya da diri bir haber alsam; ah bir yürüyebilseydim ne yapar ne eder arar bulurdum ciğer paremi. On yıl boyunca her geçen gün ışığını kaybetti de umudunu kaybetmedi hiç. Bir gün ay parçasını göreceği günü bekledi. Ellili yaşlarında inme inmişti sağ tarafına, tutmuyordu.Aynı avluda otururduk. Rahmetli giderken ''kocam ve kızım size emanet '' demişti. Biz beş boğaz kendimize zor bakarken bir de dul ve yetim kalan iki boğaz eklenmişti. '' Allah verir rızkımızı ''demişti kocam benim sızlandığımı görünce ''sevaptır''.
Yatılı okulu kazanmıştı Ferda. '' Hemşire olacağım'' diyordu. Oldu da. Böyük şehirlerden birine tayin olmuştu. İstanbul’muş sonradan öğrendimdi.
Küçük bir valizle çıktı gitti bir sabah.
Ara sıra para gönderir; arada da telefon ederdi.Köyde sadece muhtarda vardı telefon, sonraları daha sık arar olmuştu. ''Para gönderiyorum eve telefon alın; babama bir şey olursa ararsınız '' diye bir de numara bırakmıştı. O zamanlar da telefonun başından ayrılmaz çalan her telefonu Ferda'dan sanırdı.
Gün geçtikçe avutmak zorlaşıyordu. Ara sıra bizim çocuklara bel bağlamaya çalışsa da evladının yerini dolduramıyordu belli ki.
Üçüncü yılın sonunda gelmişti Ferda.Evde bayram havası. Ben solgun görmüştüm onu, babası ile olduğu zamanların dışında hiç yüzü gülmüyordu. '' Seher Teyze ; bir gün ben gelemezsem burada babama yetecek kadar para var.'' diyerek bir defter uzattı. Banka hesap cüzdanıymış sonradan öğrendim. '' Ah kızım o nasıl lakırdı '' diyerek avluya çıktım. İçim daralmıştı. Belli ki bu kızda bir şeyler vardı. Ama ne ? Oldum olası içine kapanık bir çocuktu. Rahmetli '' kızlar çok gülmez , her lafa karışmaz '' diye diye vara yoğa azarlardı. Ferda böyle durgun bir su gibi büyüdü. Ser verir sır vermezdi. Hiç bilmezdik ne düşündüğünü sadece durur bakardı öylece. Rahmetli '' ne dikiliyorsun yalı kazığı gibi'' diye azarlardı hep. Hiç karşı geldiğini duymamıştım Ferda'nın.
Gazetelerde okuduğumuzda şaşırdık hepimiz.. Tek muhtara gelirdi gazete .Kimin aklına gelirdi ki ...Rahmetlinin yüreği dayanmadı . Haberi duyduktan sonra yemeden içmeden kesildi. Gözünün yaşı dinmedi hiç. Bir hafta sonra sabah yatağında bulduk cansız bedenini.
Elimi sözünü kesmek istercesine kaldırdım. Daha fazlasını duymak istemediğimden olsa gerek.
Hikayenin devamını ben de gazete arşivlerinden okudum sonradan. Binlerce yüzlerce günahsiz genc gibi Ferda da bir terör örgütüne üye olmuş ve bir sabah erken polisle girdikleri bir çatışmada ölü olarak ...
Ah Ferda ; biz gelecek yaz tatili planları yapıp hayaller kurarken suskunluğun hayalin olmadığındanmış meğer.. 20 yıl sonra yine yeniden Ruhun Şad Olsun arkadaşım.. Teröre kurban giden binlerce gençten sadece biriydi Ferda; yoksul anne babanın çocuğu olarak geldiği bu dünyadan sevgi ve ilgiden de yoksul ve yoksun çocuğu olarak göçüp gitmişti.. Sevgiyle andım yine bu sabah..40.yılında. Mekanın cennet olsun.