1. Doğma büyüme Tatvan'lı olan Hüseyin Sağnıç, yurtsever bir Kürt olarak yaşadı ve ömrünün sonuna kadar Kürt sorunu ile haşırneşir bir tarzda ömrünü tamamladı.
Ben Van'da lisede okurken gıyaben tanışıyorduk. Kürt halkının mücadelesine örnek olacak dünyada hangi liderlerle ilgili kitaplar okumamı tavsiye edeceğini Tatvan'a gidip gelen bir aracı kişi vasıtasıyla sormuştum. Hindistan Milli Mücadele lideri Mahatma Gandhi'nin hayatını konu alan Mahatama Gandhi kitabını okumamı tavsiye etti .Ben o kitabı okumuştum.
Gandhi Hindistan'ı ,sömürgesi olduğu Birleşik Krallık (İngiltere)'den pasif direniş yoluyla kurtarmış, bağımsızlığına ve özgürlüğüne kavuşturmuştu. İngiltere'de hukuk tahsili yapan ve avukat olan Mahat ma Gandhi Hindistan halkı tarafından çok seviyor, güveniliyordu .Her dediğini Hindistan halkı aynen yerine getiriyordu. İngiltere'nin sömürüsüne karşı açlık grevi yapınca radyo ve televizyonlardan haber alan Hindistan halkı onunla beraber aynı zamanda açlık grevine başladı .
Gandhi kendi halkına İngiliz mallarını ve eşyalarını hiçbir şekilde kullanmamasının talimatını vermişti. Yıllarca süren bu boykot sonucu Hindistan'daki bütün İngiliz şirketleri ve kuruluşları iflas etti ve sonuçta İngilizler Hindistan'ı terk etmek zorunda kaldılar.
Ben Van'dan Ankara'ya, İstanbul'a, İzmir'e ve s. tirenlerle veya kara yoluyla gidip geldiğim zamanlar Tatvan'da inip kendisine misafir olmamı ve birlikte Kürt sorununu konuşup tartışmamızı isterdi .Ben de vakit ve imkan bulduğum ölçüde onun bu isteğine uyardım.
2. F. Hüseyin Sağnıç çok kez Kürkçülükten hapse girdi ,çıktı. Kürtlerin varlığını inkar edildiği bu dönemde Hüseyin Sağnıç duruşmada mahkeme başkanı Hakime soruyor :"Sayın Başkan! Türkiye'de Kürt var mı ?
Hakim :Türkiye'de asla Kürt yoktur deyince F.H.Sağnıç Peki Kürtlerin olmadığı yerde ben nasıl Kürtçülük yaparım?" der.
Bir gün de Sağnıç'ın Tatvan'daki bürosuna uğradım .Duvardaki Atatürk resmine bakarken gülümseyerek dedi :"Sen benim Atatürk'üme bakıyorsun, cezam bitince hapisten çıktıktan sonra Bitlis Emniyet Müdürü iki koruma polisi ile birlikte bana geçmiş olsun demek için büroma geldiler .Hüseyin Bey büronda her şey tamam da niye bir Atatürk resmi yok dedi .Ben de ona dedim ki Tatvan'da güzel bir Atatürk resmi bulamadım onun için bürom Atatürk'süz kaldı".
Bir süre sonra bir polis memuru bu resmi getirdi .İşte senin baktığın resim o resimdir" dedi.
5. 13 Ağustos 1967 tarihinde yapılan Silvan mitingine konuşmacı sıfatıyla katıldım ve ayrıca kendi yazdığım Hodri Meydan şiirimi de okudum .Konuşmam bittikten sonra bizi izleyen kalabalığın içinde Sağnıçı gördüm ,yanına gittim kendisi gibi düşünen beraberinde getirdiği 10 Bitlis'li Yurtsever insanla beni tanıştırdı. Ondan sonraki yıllarda bu insanlarla çok güzel ilişkilerimiz oldu. Miting devam ettiği sürece üstümüzde havada iki motorlu bir askeri uçak sürekli tur atıp duruyordu. Bizim konuşma yaptığımız platforma yakın masada başında resmi giyimli bir polisin beklediği kocaman bir ses kayıt cihazı miting boyunca konuşmacıların seslerini kaydediyordu.
Miting daha bitmeden sona doğru "Bu uçak ve ses kayıt cihazı hayra alamet değil, umumi bir tevkifat olabilir ,gel seni Tatvan'a kaçıralım" dedi ve üstü kapalı yeşil pikapla yola koyulduk .Van'dan tek başıma gelmiştim Tatvan'a 12 kişi olarak dönüyorduk. Bitlis'ten gelenler arasında Ali Güneş ve Hüseyin Engin de vardı .Ertesi gün her hangi bir tevkifat olmadığını öğrenince Van'da Van Gölü üzerinden Vana döndüm. Daha sonra öğrendiğimize göre Silvan Cumhuriyet Savcılığı iddianame hazırlayıp mahkemeye sunmuş .Kürt olan mahkeme başkanı hakim iddianameyi kabul etmemiş, reddetmiştir.
Silvan mitingi Kürtlerin tertiplediği ve konuşmalarının tamamı Kürt olan Türkiye'de yapılan ilk mitingtir. Ben İstanbul Hukuk Fakültesinde öğrenciyken yapılan bu mitingde benden başka Diyarbekir Lice' li Doktor Tarık Ziya Ekinci, Ağrı'lı Avukat Mehmet Ali Aslan, Bingöl'lü Sait Elçi, Muşlu Nuh beyin oğlu Sait, İstanbul hukuk fakültesi öğrencisi Elazığ Karakoçan'lı Osman Aydın, Robert Koleji öğrencisi Diyarbekir Silvan'lı Talat İnanç ,Dicle Fırat yayınevi sahibi Mardin Derikli Edip Karahan, Kürtçe gramer yazarı Urfa Siverek'li Avukat Şakir Kemal Badıllı mitingde birer konuşma yaparak devletin Doğu bölgesindeki uygulamalarını ve haksızlıkları eleştirdiler.
6.Sağnıç İslam hukuku olan Fıkıh ilmini alıp öğrendiği için Fegî Hüseyin olarak nam yapmıştır. Hiç mektep, medrese tahsili görmeden kendi kendini yetiştirmiştir .İnancı ve idealleri büyük bir insandı .Ben kendisi için Kürt filozofu desem herhalde abartmış olmam .
Ölümünden sonra Tatvan Belediye Meclisi kararı ile bir caddeye Feqî Hüseyin Sağnıç adı verilmiştir.
Rabia Hanım'la evlendiğinde Müzeyyen, Nurinisa ,Nevzat ,Bedia ,Azad ve Ferhat adlarında 6 çocuğu olmuştur. Sağnıç'ın yaşamı ile ilgili bilgilerin bir kısmını değerli damadı Şemsettin Takva'dan aldım. Kürtçe ve Türkçe yayın yapan birçok gazete ve dergilerde Kürt dili edebiyatı tarihi ile ilgili yazılar yazan Hüseyin Sağbıç'ın yazdığı eserler şunlardır:
1.Pêşeriya HewisînavZimanê Kurdî
2.Rêzimanê Kurdî
3.Çîrokên Kurdî
4. Yusuf'û Züleyxa
5. Portreler (Türkçe yazılmış)
6. Dîroka Vêieya Kurdî
Öğrencilik yıllarımda ben sayın Hüseyin Sağnıc'a bir mektup yazmıştım. O mektubun sonuna şu satırlar yer alıyordu:
Ben bir yanda, sen bir yanda
Ben İstanbul, sen Tatvan'da Kalblerimiz aynı anda
Çarpar durur Kürdistan'da..
Hayatta paradan başka hiç bir ulusal amacı ve çabası olmayan bazı onursuz ,cah Kürtlerin yaşadığı bir ülkede Sağnıç kendi ana dili Kürtçe ile kitaplar yazarak onurlu bir geçmiş ve anılar bırakmış, geleceğe ışık tutmuş, halkının gönlünde yerini almıştır.
7. Milletinin hak ve özgürlükleri için hiçbir hizmet üretmeyen, fedakarlıkta bulunmayan ,Kürt çocuklarına burs bile vermeyen, Kürt derneklerine bağışta dahi bulunmayan ,parası çok, kendisi yok olan Kürtlerden Kürtlere hiçbir fayda gelmez, zarar gelir. Bu tür onursuz Kürtler için ünlü Kürt şairi Ceğerxûn şöyle diyor: Devlemendê bê şeref, çidkî ji wan zêr û pera
Sedhezar milyonê zêra dixî kurtanê
Türkçesi: Ey şerefsiz zengin ,bu altın ve paraları ne yapıyorsun? Milyonlarca altını eşeklerin semerinde niye saklıyorsun?
8. Bir gün de Hüseyin ağabey ile Mezopotamya Kültür Merkezi'nde yan yana oturuyorduk ,içeriye Pervin Buldan girdi ,biraz etrafa bakındıktan sonra gelip bize yaklaştı ve Feqi Hüseyin'e hitaben "Hocam Ben Kürtçe öğrenmek istiyorum nasıl öğrenebilirim?" deyince, Feqi Hüseyin de ona "Benim yazdığım Kürtçe gramer kitabını iyice inceleyerek okursan, Kürtçeyi öğrenirsin" dedi. Sağınıca bir gün Mela Ehmed'ê Cizîrî'nin divanından bir şiirinin dörtlüğün anlamını, o şiirle ne demek istediğini sordum. Mela Ehmed'e Cizîrî bu şiirinde üstü kapalı Kürt kelimesini dahi kullanmadan ima yoluyla bu sorunu kim çözecek ,diye soruyor. Sağnıç şiiri okuyarak Mela Ehmed'e Cezîrî'nin çözemediği sorunu ,Fegi Hüseyin nasıl çözecek diyerek cevapladı. Bunun üzerine ben şiiri satır satır okuyarak cevaplandırdım .Benim yorumumu dinledikten sonra Sağnıç "Vallahi öyle söylemiş ve çok iyi bir şey yapmıştır" dedi .
Şiir şu:
a)Kî katib dê mi cedvel kit
b) Ji yek herfan mufessel kit
C)Camê zuccac muselsel kit
d)Kêye vê muşkulê hel kit?
Bana göre Bu şiirin anlamı ve yorumu şöyle:
a) Katip okumuş okuma, yazma bilen aydın kişi demektir. Kim beni cetvelleyecek yani ölçecek boyutlarımı belirleyecek.
b) Harflerle yani yazı ile ayrıntılandıracak.
c) Billur cam gibi geçmişi ve geleceği ile zincirleme bağlantıyı sağlayacak.
d) Bu sorunu kim çözecek ,bağlantıyı sağlayacak.
Feqi Hüseyin'e bu sorunu Kürtler, yani biz çözeceğiz dedim. Kürt sorunlarını başkaları yaratıyor, ama o sorunları ancak ve ancak Kürtler çözebilir. Hiç kimse kendini Kürtlerin yerine koyarak Kürt sorununu çözemez.